Canlılığın Başlangıcı

 Her şeyden önce söylemek gerekiyor ki hangi molekülün nasıl ve hangi sırada oluştuğu konusu, uzun süre bilim insanlarının aklını meşgul etmiş ve pek çok hipotezin ortaya atılmasına, onlarca deneyin düzenlenmesine, konu hakkında pek çok tez yazılmasına sebep olmuştur. Bir grup bilim insanı öncelikle metabolizmayı, daha doğrusu organizasyon içerisinde sürdürülecek aktivitelerin toplamını oluşturacak olan karbonhidrat, yağ ve proteinlerin önce; genetik materyalin ise bunların oluşumuna bağlı olarak sonradan oluşması gerektiğini ileri sürmüşlerdir. Buna bilim dünyasında Önce-Metabolizma Hipotezi denmektedir. Bir diğer grup bilim insanı ise, öncelikle genetik materyalin oluşması gerektiğini, sonrasında ise bu oluşuma bağlı olarak organizasyon içi aktivitenin oluşması gerektiğini ileri sürmüşlerdir. Ancak bu hipotez, uzun bir süre çıkmaza girmiş ve dolayısıyla Önce-Metabolizma Hipotezi hep ağırlık kazanmıştır. İkinci hipotezin girdiği çıkmaz şudur: Önce DNA mı oluştu, yoksa RNA mı? Önce DNA oluştuysa bu karmaşık yapı bir seferde nasıl oluştu? RNA, DNA'dan daha basit yapılı olmasına rağmen, neden DNA'dan sonra oluştu? RNA önce oluştuysa, nasıl oldu da RNA'dan DNA oluşabildi? Bu sorular dönüp dururken Biyoloji'de Merkezi Dogma denen bir ilkenin geçerliliği olduğu düşünülmekteydi.Bu ilke DNA, RNA'yı sentezler; RNA da proteinleri sentezler. Hiçbir zaman proteinlerden RNA, RNA'dan da DNA üretilemez. Buna bağlı olarak bir grup bilim insanı önce DNA'nın oluşması gerektiğini iddia ederek Önce-DNA Hipotezi'ni ileri sürdüler. Ancak daha sonra, retrovirüs dediğimiz ve ana genetik materyali canlılar gibi DNA değil de RNA olan virüslerin yapısı anlaşıldığında, "Önce-DNA Hipotezi" çok derin yaralar alarak iyice terk edilmeye başlanmıştır. Retrovirüslerde keşfedilen bu mekanizma sayesinde günümüzde Merkezi Dogma geçerliliğini kısmen yitirmiştir. 


Bu yazımızdaki asıl amaç RNA'nın DNA'ya evrimleştiğinin çok büyük bulgusunu size değinmektir. Burada değineceğimiz çoğu gerçekler, canlılığın evrimi hakkında kafanızdaki bir çok soruyu silecek ve ilgi çekici bilgiler sunacaktır.


Yeni gelişen hücreler içerisinde oluşan bir molekül, sonradan günümüzdeki RNA'yı sentezleyecek olan ve rastlantısal olarak yapısının "kendi kendisini sentezleme reaksiyonunun katalizörü" olan ribozim enzimi, kademe kademe gelişmiş ve çoğalmıştır. Daha sonra, DNA(Deoksiribo nükleik asit) denilen - RNA'dan daha meşhur olmuş - kalıtım molekülünü oluşturmuştur. Burada hemen "Evrimciler her şeyi rastlantılara bağlıyor." diyecekler için uyarıda bulunalım: Sıklıkla söylediğimiz gibi, hayat zaten sonlu ama çok sayıda değişkene bağlı olarak rastlantılarla gelişen zaman diliminin canlıları ilgilendiren genel adıdır. Eğer biraz gerçekçiyseniz, bu oluşan moleküllerin sıradan atomların fiziksel ve kimyasal yasalar altında birleşip geliştiğini kabul edersiniz. Bu süre zarfında ise pek çok elenmeler değişmeler olur, evrim zaten buna denir.

Peki neden bunlar oluştu? Bu, tam olarak doğru bir soru değildir, çünkü cevap "hiçbir nedenle"dir. İnsanlar, hayatlarında "amaç" olmasını isterler. Evet, hayatta olmanıza amaç biçebilirsiniz (ibadet etmek, tüm ülkeleri görmek, bilimi geliştirmek, barışı sağlamak, vs.); ancak bunların hiçbirinin doğa ve Evren için en ufak bir değeri bulunmamaktadır. Çünkü bunlar, insan zekasının evrimi sonucu var edilen konseptlere uyarlanmış yapay amaçlardır. İnsanı meşgul eder ve hayatını dolu dolu yaşamasına sebep olur. Biyolojik olaraksa, var olmamızın hiçbir kültürel amacı yoktur. Daha doğrusu, bu hayatta sıradan bir toprak solucanı, stabil bir California Akasyası, gözle görünmez tek bir öglena ne amaçla varsa, bizler de o amaçla varız. Anne babamız bir şekilde çiftleşti ve bizler olduk. 

Konumuza dönersek eğer, ribozim (Kimyasal tepkime katalize eden bir RNA molekülüdür.) asla oluşmayabilirdi.Oluşmasa ne olurdu? Muhtemelen bugünkü hiçbir canlı var olmazdı. Belki onun yerine bir başka molekül oluşur ve buna bağlı olarak başka hayat formları evrimleşirdi, bunu bilemeyiz. Ancak kendisiyle birlikte oluşan milyarlarca farklı molekül arasında ribozim de oluştu, doğa koşullarına dayanabildi, oluşan koaservatların (Çeşitli organik moleküllerin suyun içinde hidrofobik eğilimleri sebebiyle kümelenmeleriyle oluşan küçük kabarcıklara verilen isimdir.) içerisinde bir yer buldu ve günümüze kadar gelecek olan "genetik materyal" kavramını hayata geçirmiş oldu. Bunu ne bilerek ne de isteyerek yaptı. İşte burada "Neden-Sonuç İlişkisi Yanılgısı" görürüz. Ribozim, bizleri var etmek "için" var olmadı. Ribozim var olduğu "için" bizler ve diğer tüm canlılar bugün varız. 

---FED0


Soru görüş ve önerileriniz için




kaynak:evrimagaci

Yorumlar

Popüler Yayınlar